
Küçük bir çocukken bana büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında, o an artık neye imreniyorsam öyle cevap versemde koskoca hayat boyu neden sadece tek bir mesleğim olmalı ki diye düşünürdüm. Upuzun bir hayat ve sadece tek bir iş. Bana pek mantıklı gelmiyordu.
Kendimi bildim bileli resim yaparım. Ortaokul ve lise yıllarımda resim öğretmenlerim beni güzel sanatlar okumaya yönlendirseler de, o zamanlar fen bölümünde olduğum ve nedense kafamda hayat için farklı yollar çizdiğim için bu söylemlere pek itibar etmemiştim. Gerçi hiçbir şey planladığım gibi de gitmedi: Bilgisayar ya da Mimarlık istiyordum, Kimya Öğretmenliği kazandım. Tamam, öğretmen olayım o zaman, sonra bakarım dedim. Mezun oldum, o dönem KPSS yoktu, ama atamam gelmedi. Sınavı kazandım, yüksek lisans yapmaya başladım, akademik kariyer yaparım ben de diye düşündüm. Kimya, laboratuvar ortamı vs pek sarmadı.
Sonunda, bankacı oldum. Bankacılığın en popüler zamanıydı. Bir kaç bankada gezindim, transfer oldum, hırslı, tempolu, aralıksız bir 15 sene böylece geçti. Çok şanslıydım, güzel terfiler, ödüller, primler aldım. Bir sürü sektör ve insan tanıdım.
Bir Barcelona seyahatinde Picasso Müzesi’ni gezerken farkettim ki ben farklı bir yolda ilerlemeliyim. Kreatif bir şeyler yapmalıyım. Hayatımın hatırı sayılı bir dönemi, soyut ürünler pazarlamak, para ve sistem ile uğraşmak ile geçti ve bu yeterli. Bilenler bilir, bankacıların iş, sektör değiştirmesi biraz zordur. Yapamayacakları için değil, kendi bildikleri konfor alanını terk etmeme adına. İstisnalar olmakla beraber, en fazla özel sektörde finansman müdürü, CFO falan olursunuz. Ben yine şanslıydım, Hugo Boss’ta çalışmaya başladım. İşin büyük bir kısmı yine satış ve bilanço yönetimi idi, ama bambaşka parametreler de vardı. Moda, seyahatler, yaratıcı süreç, pek çok yeni şeyi deneyimleme fırsatım oldu. Sonrasında da kendi bireysel yolculuğum başladı. Yine merkeze sanatı ve sanatsal çalışmaları alarak, bir değer yaratmayı hedefleyerek ArzuEndam markası altında üretmeye başladım. Bir nevi başladığım yere geri döndüm.
Hayatta hiçbir zaman, bir konuda tamam ben oldum dememeli. Bir konuda derin uzmanlık, aynı zamanda bir yaratıcı körlüğü beraberinde getiriyor. Bununla beraber, Karl Marx; Çalışmanın insana bireysel ve sosyal bir kimlik kazandırdığını ancak kapitalist toplumun insanı, yaptığı işin doğasından uzaklaştırarak bu işleri sadece bir ekonomik aktiviteye dönüştürdüğünü savunur. İşimizi, bir süre sonra, neden yaptığımızı unutup sadece amaç haline getirerek yapıyoruz. Çoğumuz gerçekten neyi istediğimizi bilmiyoruz. Sadece bize sunulan şeyler arasından tercihler yapmışız, sorgulamadan ilerliyoruz. Bize sunulan şeyler de o an sistem, toplum tarafından oluşturulan doğrulara dayanıyor. Özgür irade kullandığımızı zannediyoruz, ancak sadece kendi bilgi ve kültür çemberimiz içindeki bir yaşam biçimini seçiyoruz. En başta bilgisayar mühendisliği okumak istemem de o dönem çevremde bunun popüler olmasından kaynaklanıyordu, bilgisayarla aşinalığım bir iki kere Commodore 64 görmem kadardı!
Meslek ve özel hayatım boyunca bir çok kişiden ilham aldım. Bir süre sonra fark ettim ki beni etkileyen şeyler onların kişiliği değil, değerleri. Ve bu değerler genelde kendimde eksik olduğunu hissettiğim yetkinlikleri kapsıyor. Özellikle son yıllarda bu değerler izlediğim yolu ve yaptığım tercihleri etkiledi.
Demem o ki, yaptığımız işi, kendimizi ve amacımızı arada sorgulayalım. Çevremizdeki ve hayran olduğumuz kişilerin olumlu değerlerinden ilham alalım. Farklı versiyonlarımıza şans verelim. En azından hayal edelim.
Instagram veya Youtube da gördüğüm sıradan bir kişi bile bana ilham verebiliyor, gördüğüm bi şey bazen zihnimde bambaşka bir şeye dönüşüyor veya iş yapış sürecimi etkiliyor. Sizleri ikibinli yılların başında instagramda keşfettiğim, sosyal medyadan inanılmaz bir sanat kariyeri yaratmayı başaran, hayatımda gördüğüm en azimli ve çalışkan sanatçı olan CJHendry ‘nin tekniğinden esinlenerek yaptığım Haremlique serisinden bir çizimin detay videosu ile baş başa bırakıyorum.
İlhamınız bol olsun..