Leonardo Da Vinci Metodu ile İçimizdeki Dehayı Ortaya Çıkarmak

Tarihin en büyük dehaları arasında, doyumsuz merakı ve sınırsız yaratıcılığı ile sanatta, bilimde ve insan düşüncesinin özünde devrim yaratan gerçek bir Rönesans adamı olan Leonardo da Vinci gibi çok az kişi vardır. Dâhi olmanın ötesinde, da Vinci’nin hayatı boyunca geliştirdiği ve kullandığı metodolojisi, tuttuğu binlerce sayfalık defterler, bize gözlem, algılama ve yaratıcılığın inceliklerine dair paha biçilmez ipuçları sunar. İçimizdeki yaratıcı dehayı keşfetmek için görme ve bakmanın arasındaki ince çizgiyi irdeleyip, da Vinci’nin bu kavramlara yaklaşımını keşfedip yaratıcılığın sınırlarını zorlayalım:

Zamansız Günlükler

Leonardo da Vinci’nin hayatı boyunca titizlikle muhafaza ettiği defterleri, fikirlerin, eskizlerin, gözlemlerin ve yansımaların eşsiz bir hazinesiydi. 13.000’den fazla sayfadan oluşan bu defterler, anatomi ve mühendislikten sanat ve felsefeye kadar bir dizi konuyu içeren tüm verileri kaydettiği bir depo işlevi görüyordu. Eskizleri sanatçının hayal gücünü ortaya çıkaran görsel taslaklardı. Uçan makinelerin karmaşık diyagramları, ayrıntılı insan anatomisi çalışmaları ve doğanın harikaları üzerine incelemeler, çizimler bir anlamda dünyanın özünü anlamaya ve yakalamaya yönelik sanatçının doyumsuz merak ve arzusunu ortaya koyuyordu.

Ama önemli olan kısım sadece araştırılan konular değil; kurulan bağlantılar. Da Vinci’nin notları, sanat ve bilimi, fizik ve anatomiyi iç içe geçirerek görünüşte ilgisiz kavramlar arasında köprü kurar. Onun dehasını oluşturan, aslında bir anlamda kalıpları ve ilişkileri görme yeteneğiydi.

Günlüklerdeki eskiz ve çalışmalar, günümüzde yaratıcı düşünce metodolojisinde de uygulanan yinelemeli yaratma sürecinin çok güzel bir örneğidir. Da Vinci’nin notları, fikirlerinin sürekli gelişen doğasının bir yansıması olan karalamalar, revizyonlar, düzeltmeler ve açıklamalarla doludur. Yaratım sürecine ilişkin bu durum başlı başına bir derstir. Bize yaratıcılığın doğrusal bir yolculuk olmadığını hatırlatır; başarıya ulaşmada ve yeni keşiflerde problem tespiti ve araştırmanın, deneme-yanılma, engellere göğüs germe ve yılmazlığın gerekliliğini anlatır.

Bakmanın Pasif Anlamı

Bakmak, çevremizden gelen görsel bilgileri alabilmemizi sağlayan temel bir insan yeteneğidir. Algılamanın temelidir ve dünyayla etkileşim kurabilmemizi sağlar. Ancak genelde pasif gerçekleşir – derinlemesine düşünmeden görsel bilgileri içselleştirme eylemi. Kalabalık bir sokakta hızlı bir göz gezdirme, bir tabloyu sadece yüzeysel bakıp geçme, çevremizdeki detaylara dikkat etmeksizin görsel verilerin zihnimize ulaşmasına izin vermektir. Leonardo da Vinci’nin ünlü sözü “Göz, yalnızca zihnin kavramaya hazır olduğu şeyi görür” sözünde de, salt bakmanın ötesine geçen aktif bir eylemden bahseder. İlk bakışta basit bir işlev gibi görünen gözlem, zihnimizde algılarımızı şekillendirir.

Yüzeyin Ötesini Görmek

Görmek, pasif olarak bakmanın ötesine geçer. Bu, bir şeye yoğunlaşıp dikkatimizi bilinçli bir şekilde yönlendirme eylemidir. Bakarken, detayları fark eder, konunun özünü anlamaya çalışırız. Görmek, keşfetmeye, sorgulamaya ve analiz etmeye teşvik eder, merakımızı uyandırır ve yaratıcı iç görülerin ortaya çıkması için zemin hazırlar.

Da Vinci’nin Gözlem Yaklaşımı

Leonardo da Vinci’nin metodolojisi, görmenin gücünü en üst düzeye taşır. O, çevresine sonsuz bir merakla yaklaşarak dünyayı bir ressamın gözüyle bir bilim adamının kesinliğiyle keşfeder. Not defterleri, hayatı boyunca, sanatçının çevresiyle bilinçli bir etkileşimde bulunmasını, kavramlar arası ilişki kurmasını sağlayan bir araç olarak hizmet etmiştir. Sanatçı, yaptığı çalışmalarda, insan bedenini, ışık ve gölgeyi, doğanın karmaşıklıklarını ayrıntılı bir şekilde incelemiş ve çizimleri ile belgelemiştir. Özünde, görme eylemini, onun yaratıcılığını besleyen bir kılavuz haline gelmiştir.

Da Vinci metodolojisinden kendi hayatımız, yaratıcılık ve verimlilik için yapacağımız çıkarımları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

1. Meraklı Olmanın Faydası

Da Vinci’nin doymak bilmez merakı, onun amansız bilgi arayışının arkasındaki itici güç görevi gördü. Meraklı olmak, çevremizdeki dünyayı sorgulamayı ve yaşam boyu öğrenme açlığını beslemeyi öğretir. Merak, yaratıcılığı tetikleyerek, yeni alanlar keşfetmemize ve görünüşte ilgisiz kavramlar arasında yeni bağlantılar kurmamızı sağlar.

2. Dünyayı Yoğun Bir Şekilde Gözlemlemek

Da Vinci’nin dünyaya ilişkin keskin gözlemleri, çığır açan fikirlerine zemin hazırladı. Derin gözlem sayesinde tekrar eden kalıpları ortaya çıkarabilir, yaratıcı çabalarımıza yön veren iç görüler elde edebiliriz. Bu deneyim yavaşlamamızı, duyularımızı harekete geçirmemizi ve odağımızdakine gerçekten kanalize olmamızı gerektirir.

3.Not ve Günlük Tutmanın Faydası

Da Vinci’nin not defterleri, orijinal fikirleri ortaya koymasını kolaylaştırdı. Not defterlerini, çeşitli disiplinlerdeki gözlemleri not almak, icatların taslağını çıkarmak ve iç görüleri kaydetmek için kullandı. Dijital veya analog, bu uygulamayı benimsemek, yaratıcı sürecimizi kolaylaştırır. Defterler, fikirleri yeniden gözden geçirmemizi, gelişimimizi takibini sağlayan ilham havuzları haline gelir.

4. Disiplinlerarası Düşünme

Da Vinci’nin sanattan bilime ve anatomiye kadar çok sayıda disiplinde düşünce ve fikir üreterek, disiplinler arası düşüncenin gücünün altını çizer. Çeşitli bilgileri, verileri bütünleştirmek, bakış açılarımızı zenginleştirerek, beklenmedik kaynaklardan iç görüler oluşturmayı sağlar.

5. Yinelemeli Süreç ve Azim

Sürekli iyileştirmenin önemini vurgulayan eskizler, revizyonlar ve iyileştirmelerle dolu olan günlükleri, Da Vinci’nin metodolojisi ile yaratıcılığın yinelenen doğasını ortaya koyuyor.

Da Vinci’nin olduğu gibi, bizim gözlerimiz de yaratıcı olasılıkların iç içe geçtiği güzelliklere ve yaratıcılığa açık olsun.


Posted

in

,

by

Comments

Leave a comment