
Hayatımızda ki en önemli şeylerin gelecekte yaşayacaklarımız olduğuna inanarak büyüdük. Anne-babamız iyi alışkanlıklar öğrenirsek, yetişkin olduğumuzda daha iyi işler yapacağımızı öğretti. Öğretmenler bu sıkıcı derslerin ileride işe yarayacağını söyledi. İş yerinde de özellikle yeni çalışanlara sabırlı olunması, sıkı çalışılması ve böylelikle ileride terfi alacakları söylenir.
Amerikalı yazar Ralph Waldo Emerson şöyle der: ” Sürekli olarak yaşamaya hazırlanıyoruz, ama, hiç yaşamıyoruz”
Küçük yaşlardan beri; gideceğimiz okul, sınavlarda başarı, kısaca kazanmamız istenen tüm yetkinlikler için bir çok hedef peşinde koştuk durduk. Bu hedefler; ‘Mutlu olmak istiyorum’ gibi soyut veya ‘Şu okulu kazanmak istiyorum’ gibi somut şeyler olabilir.
Yeni dünya düzeninde hayallerimizi gerçekleştirmek ve hedeflerimize ulaşmak için şu ana kadar uygulamada olan konvansiyonel yöntem ve mevcut yaptıklarımızdan biraz fazlasını ya da farklısını yapmak gerekecek.
Hedeflerinizi içgüdüsel ihtiyaçların ötesinde düşünün.
Herbirimizin ölmeden önce başarmak istediklerine dair hayalleri var, ancak, hepimizin öncelikli hedefi basit: İç güdüsel olarak hayatta kalmak, soyumuzun ya da hatıramızın devamı için çocuk sahibi olmak, ve bunları iyi bir yaşam standartında, rahatlık ve itibar içinde yapmak. Maslow‘un da ihtiyaçlar hiyerarşisi şemasında bahsettiği ve en alt basamaklarda yer alan bu ihtiyaçlar karşılanmadan bir üst ihtiyaç doğal olarak göz ardı ediliyor. Hayatta kalmaya dair beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar çözüldükten sonra ancak yeni ihtiyaçlar hissediyoruz ve bu yeni istekler; özgüven, öz saygı, statü, itibar, takdir görme, yaratıcılık ve kendini gerçekleştirme gereksinimleri olarak tanımlanabilir. (Genel olarak gelişmiş ülkelerde, en azından şimdiye kadar, toplumun çoğunluğu belli bir standartta hayat süreceğinden emin olarak, tüm konsantrasyonunu, piramidin en üst seviyesindeki ihtiyaçlara yönlendirmesi ve kendini gerçekleştirme amacı ile hedef koyup planlar yapması ve daha elverişli bir ortamda yaşadığı için de bunlara ulaşması daha olası. Hemen hemen tüm teknolojik ve tasarımsal yeniliklerin bu ülkelerden çıkması da doğal olarak bir tesadüf değil.)
En iyi versiyonunuza ulaşmayı hedeflemeyi bırakın.
En iyi versiyonumuz nedir? Onu nasıl tanımlıyoruz? Neye göre, hangi zaman diliminde? Sadece tek bir nihai mükemmel versiyonumuz yok belki. İdeal olarak, bir çok değişik versiyonumuzun toplamıyız. Bu kadar belirsizliğin ve değişim hızının çok yüksek olduğu bir zamanda, olmak ve yapmak istediğimiz şeyler de çok hızlı değişebiliyor artık. O nedenle, örneğin ‘5 yıl sonra kendini nerede görmek istersin?’ gibi sorulara için verilen cevaplar da şu ana kadar süregelen kalıpların ötesine geçmeli. En son pandemi koşullarının da belirgin hale getirdiği bu hız ile gördük ki hayatın değişen bir çok dinamiğine karşı kontrolümüz maalesef çok az.
Yaşam deneyimimiz her şey olabilir ama kesinlikle doğrusal değil. Yani şunu yaparsak, kesin buraya ulaşırız diyemiyoruz. Bunun bir formülü yok. Sadece iyi bir üniversite mezunu olmamız, iyi bir iş paketi getirmiyor. Çok iyi bir kurumda çalışmaya başlamamız da iyi bir kariyer garantisi değil maalesef.
Ülke olarak maalesef gelişmiş ülkeler kategorisinde değiliz, ve çoğumuz için yaşam mücadelesi ekonomik ve manevi olarak zor olsa da bu yazıyı okuyorsanız tahmin ediyorum ki şanslı olan gruptasınız. Yani, bir şey merak edip bu yazıyı okuyarak, bir eylem gerçekleştiriyorsunuz.
Merak edin.
Artık yeni dünyada hayal ve hedeflerine ulaşanlar, öncelikle merak edip, soru soran, olaylara farklı perspektiflerden bakıp empati yönünü geliştiren, soyut düşünenler olacak. Sadece yetenekli olmayıp, bu yetenekleri yetkinliğe dönüştürenler, değişen koşullara karşı esnek olanlar, birden fazla versiyonlarına şans tanıyıp, bir kaç iş tanımı olanlar, ömür boyu öğrenme ve kendi kendine öğrenme yetisini geliştirenler, bulunduğu ortam ve koşullardan bağımsız olarak geleceği de inşa edecek.
Millennial kuşaktan ilham alın
Şimdi kuşak tanımı ve farkları konusuna girmeyeceğim ancak, bu sürekli geleceğe hazırlık yaparak yaşamak söylemi aslında 2000 yılı sonrasında doğan kuşak için pek geçerli değil. Farklı bir dünya düzeni kuruluyor ve bu yaş grubu, bu oluşumun dinamiği. Kendi çalışma düzenlerini, farklı yaşam versiyonlarını, kendi değer yargılarını belirliyorlar. Ön yargısız bir şekilde bu değişimden kendimiz için iç görüler oluşturma adına örüntüler aramalı. Gözlemlediğim kadarı ile kendileri için birden fazla uzmanlık alanı belirliyor, herbirine çok fazla dikey olarak yoğunlaşmadan, arada geçişler yaparak ilerliyorlar. Bunu sürekli iş değiştirme olarak gözlemliyoruz. İstikrarsızlık, maymun iştahlılık veya sabırsızlık olarak görünse de aslında değil.
Buradan çıkarım şu olabilir; hayatımız boyunca yaptığımız iş ile birlikte, bize zevk veren, bizi akış alanında tutan, ilgi duyduğumuz konular belirleyip, bu alanlarda kendimizi geliştirmek. Bu hobi ya da faaliyetlerin bir ya da bir kaçından bir yan gelir elde edebilmek. Mevcut işimiz ya da uzmanlığımız konusunda kontrol edemediğimiz bir sıkıntı olursa, yine hayatımıza farklı bir yetkinlik alanımız ile devam edebilecek bilgi düzeyi ve esnekliğe ulaşmak.
Burada önemli olan her şeyi aynı anda yapmamak. Bir kaç seçenek belirleyin, her seferinde belli bir süre sadece birine odaklanıp, belli bir düzeye gelince diğerine geçin.
Hayatımızı planlamak ve hedefler koymak, öncelikle kendimizi tanımamızı, güçlü ve zayıf yanlarımızı, yetenek, ilgi ve tutkulu olduğumuz alanları keşfetmeyi gerektiriyor.
Hedeflerinizi tutkularınıza göre belirleyin.
Tutkularımız ve gerçekten sevdiğimiz şeylerin ne olduğunu nasıl anlayacağız?
Dışarıdan bize ‘ İşte hayatını harcamana değecek bir hedef’ diyecek kimse yoktur. Hayatımıza anlam kazandırmanın yolunu kendimiz keşfetmeliyiz. Bunun için:
Yapmayı sevdiğiniz şeylerin bir listesini yapın.
Başarılarınızın envanterini çıkarın. Başarılarımız becerilerimiz, değerlerimiz ve kalbimizde ne olduğu hakkında çok şey anlatır. Hem profesyonel hem de kişisel olarak hayatta neyi başardınız? En çok gurur duyduğun şey nedir?
Özelliklerinizin bir listesini yapın. Sizi diğerlerinden ayıran nedir? Yeni fırsatları keşfetmeye çalışın. Rutinlerden ve konfor alanından uzaklaşın.
Yeni şeyler yapmaya başlayın ve yaratıcılığınızı ateşleyin. Yeni bir kitap okuyun, yeni bir restorana gidin, farklı bir podcast dinleyin, sabah rutininizi değiştirin, yeni bir ders alın.
Benzer ilgi alanlarına sahip insanlarla iletişim kurmaya başlayın. Yeni insanlarla tanışmak sadece hayatımıza daha fazla zenginlik katmakla kalmaz, aynı zamanda ilgi alanlarınızı ve yeni fırsatları ortaya çıkacak ve kendiniz hakkında çok şey öğrenmenize yardım eder.
Dünyaca ünlü AKIŞ Teorisini ortaya koyan Mihaly Csikszenmihalyi kitabında: ‘Bir insan için en iyi anlar, kişinin bedeni ve zihni zor ve değerli bir şeyi başarmak için gönüllü bir çabayla sınırlarına kadar zorlandığında olur.’ der.
Yaşam kalitemizi iyileştirmek için stratejiler; dış koşulları hedeflerimizle uyumlu hale getirmeye çalışmak veya dış koşulları nasıl yaşadığımızı değiştirerek hedeflerimize uygun hale getirmeye çalışmaktır.
Hedeflerimizi son tahlilde mutlu bir hayat yaşamak için koyuyoruz. Şunu unutmamak lazım ki; bizi mutlu edecek olan şey, sadece hedeflere ulaşmak, zengin, zayıf, güçlü vs. olmamız değil, hayatımızla ilgili hissettiklerimiz ve yaşadığımız büyük küçük tüm deneyimlerin kalitesini artırmaya çalışmaktır.
Leave a Reply