
Şüphesiz hepimiz başkalarının evlerini merak ederiz, Youtube’da iç dekorasyon videoları izlemekten ve Pinterest’te dakikalarca vakit geçirip ilham almaktan zevk alırız. En azından benim için, başkaları tarafından yapılan tasarım, mobilya, sanat ve aksesuar seçimlerini gözlemlemek, onları neyin harekete geçirdiğini ve önceliklerinin ne olduğunu görmek çok ilham verici. Bununla birlikte çoğumuz kendi stilini tanımlamakta zorlanır. Minimalist miyiz, bohem mi, modern klasik miyiz, eklektik mi? Ya da illa ki bir tarza bağlı kalmalı mı? İster yeni bir eve taşınıyor, ister mevcut alanınızı yeniliyor olalım, veya sadece ufak dokunuşlar ve sanatla yaşadığınız yeri dönüştürmek isteyelim, kendimizi ifade edeceğimiz, severek içinde yaşayacağımız mekanı tasarlamak uzman yardımı alsak bile zorlayıcı olabilir. Her birimiz yaratıcı varlıklarız ve evimizi, kişiliğimizin ve yaşam tarzımızın bir yansıması olarak düşünebiliriz. Evimizin sıcak, rahat veya soğuk ve kişiliksiz gibi sıfatlarla tanımlanmasına seçtiğimiz stil karar verir. Kendi stilimizi anlamak için yardımcı olacak bazı ipuçları paylaşacağım. İlk olarak, mevcut stil kodlarımız nedir, onu anlayarak başlayabiliriz.
1-Kişisel Estetiğinizi Tanımlayın
İç mekan stilinizi bulmanın ilk adımı, kişisel estetiği tanımlamaktır. Bu, size hitap eden renkleri, dokuları ve desenleri belirlemek anlamına gelir. Gardırobunuza ve zaten sahip olduğunuz sanat ve dekora bir göz atın. Nötr renklere mi yoksa parlak, cesur tonlara mı yöneliyorsunuz? Pürüzsüz cilalı dokuları mı, yoksa doğal malzemeleri mi tercih edersiniz? Kıvrımlı mobilyalar mı, sade bir kanepe mi sizi mutlu eder? Geleneksel mi yoksa modern tasarımlara mı ilgi duyuyorsunuz? Gösterişli mi, yoksa sade bir tarz mı sizi yansıtıyor? Sürdürülebilirlik sizin için ne kadar önemli? Kendi stilimizi bulmanın ilk adımı, aslında gerçekte neyi sevdiğimizi belirlemektir. Kişisel zevkiniz, tercih ve yaşam tarzınız üzerinde düşünmek için biraz zaman ayırın.
2-Yaşam Tarzınızı Düşünün
İç stiliniz aynı zamanda yaşam tarzınızın bir yansıması olmalı. Yaşam alanınızı nasıl kullandığınızı ve hangi aktivitelerden hoşlandığınızı düşünün. Evden çalışıyorsanız, rahat bir ofis düzeni hayatınızı kolaylaştırır. Evcil hayvanınız veya çocuklarınız varsa, daha dayanıklı mobilyalar ve aşınmaya, yıpranmaya karşı dayanıklı kumaşlar seçmeniz gerekebilir. Evde kalabalıklar ağırlıyorsanız, büyük bir yemek masası veya rahat oturma alanları gibi elverişli bir alan yaratmayı düşünebilirsiniz.
Kişisel estetiğinizi belirledikten sonra, onu iç mekan stiliniz için bir başlangıç noktası olarak kullanın. Örneğin, parlak, cesur renkleri seviyorsanız, bunları renkli yastıklar veya sanat eserleri aracılığıyla evinize dahil etmeyi düşünün. Nötr renkleri tercih ediyorsanız, daha yalın ve minimalist bir tasarıma sahip mobilya ve aksesuarları tercih edin.
3-Mood Board Oluşturun
İç stilinizi bulmanın ilk adımı ilham almaktır. Size ilham veren ve yaratıcılığınızı tetikleyen kaynakları arayın. Bunar, Pinterest ve Instagram gibi sosyal medya platformlarından ev tasarımı dergilerine, kitaplarına, hatta sanat galerilerini ve müzeleri ziyaret etmeye kadar her şey olabilir. Size hitap eden stilleri, renkleri, dokuları ve malzemeleri not edin. Fikirlerinizi görselleştirmenize yardımcı olması için bir yaratıcı pano veya bir not defteri oluşturabilirsiniz. Beğendiğimiz görseller, kumaş parçaları, renk şemaları vs gibi nesneleri toplayıp düzenleyerek oluşturduğumuz ‘mood board’, tarzımızı belirlemenize ve eviniz için istediğiniz uyumlu bir görünüm oluşturmanıza yardımcı olabilecek görsel bir araçtır. Bunları bir panoda veya Pinterest veya Canva gibi dijital ortamda da düzenleyebilirsiniz. Bu deneyim, tasarım seçimlerinize rehberlik edebilecek kalıpları ve ortak temaları belirlemenize yardımcı olacaktır. Mood board’ınızı oluştururken, seçtiğiniz görsellerin renk şemasını, dokusunu ve genel havasını göz önünde bulundurun.
4-Bir renk şeması seçin:
Renk, bir mekanın stili ve atmosferi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Kişisel zevkinizi yansıtan ve yaratmak istediğiniz ruh halini tamamlayan bir renk şeması seçin. Seçimlerinizi yaparken rengin psikolojisini göz önünde bulundurabilirsiniz. Örneğin, mavinin rahatlamayı teşvik ettiği bilinirken, kırmızının enerji ve heyecan uyandırdığı kabul görür. Bir renk şeması seçtikten sonra, onu mobilyalarınıza, aksesuarlarınıza ve sanat eserinize dahil edin.
5-Sanatı başlangıç noktası olarak kullanın
Sanat, kendi stilinizi bulmak veya oluşturmak için harika bir başlangıç noktası olabilir. Sevdiğiniz bir sanat eseri, kullanılan renkleri ve teması ile stil seçimlerinize ilham verebilir. Trend olan veya statü simgesi olarak kabul edilen bir eseri sadece bu sebeple değil, gerçekten sevdiğiniz için tercih edin. Ya da satın almanız şart değil, çok beğendiğiniz bir eserin renklerine göre evin renklerini ve stilini düzenleyin. Bütçenizi zorlamadan ulaşabileceğiniz başarılı bir çok genç sanatçı var. Sanat galerilerine girip bilgi almaktan çekinmeyin. Yine online olarak da bütçenize uygun bir çok esere ve bütçe dostu orijinal baskı ve posterlere kolayca ulaşarak stilinizi yansıtabilirsiniz. Local Makers, Hipicon, Palmhouse Living en çok takip ettiğim platformlar arasında. Bunun yanında daha yaratıcı düşünerek, çocuğunuzun ya da kendinizin yaptığı bir resmi, bir ambalaj kağıdını, büyüklerinizden kalan bir perde parçası veya yastık kılıfını veya çektiğiniz fotoğrafları çerçeveleyerek anlamlı bir galeri duvar oluşturabilirsiniz.
Nihayetinde, süreçteki en önemli faktör kendinize sadık kalmak. Sırf popüler diye başka birinin tarzını olduğu gibi taklit etmeye veya sadece trendleri takip etmeye çalışmayın. Eviniz, kim olduğunuzun ve neyi sevdiğinizin samimi bir yansıması olmalı. İçgüdülerinize güvenin.
Kendi stilimizi bulmak bir anlamda, kendimizi keşfetme süreci. Bu, kişisel estetiğin, yaşam tarzının değerlendirilmesinin yanı sıra deneme-yanılmayı, risk almayı, meraklı ve istekli olmayı gerektirir. Bu ipuçlarını takip ederek ve içgüdülerinizi izleyerek size özel, kişiliğinizi ve zevklerinizi yansıtan bir yaşam alanı yaratabilirsiniz.
Leave a Reply