Orijinallik İllüzyonu ve ChatGPT

ChatGPT ve Bing, Bard ve Midjourney gibi sanal zeka (Ai) tabanlı araçlar çok hızlı ve yıkıcı bir şekilde hayatımızı dönüştürmeye başladı. Araçlardan elde edilen çıktı ve içeriğin tamamıyla doğru bilgilerden oluştuğu kuşkuları bir yana, bunların kullanımlarının etik olup olmaması ile ilgili de şiddetli bir tartışma devam ediyor. Bu modeller etkileyici çıktılar üretebilse de, yarattıkları için özgünlük iddiasının etik sonuçlarını dikkate almak önemlidir. Tabi bu konuda gelişmeler yok değil, örneğin sadece izni verilen görsel ve içerikleri kullanacak programlar üzerinde halen yazılımcılar çalışıyor.

Aslında orijinallik tanımı ve neyin tamamiyle özgün olup olmadığı konusu, bu teknolojik araçlar ortaya çıkmadan çok önce de yıllardır devam eden bir paradoks. Sayısız fikir, yaratım ve yeniliklerle dolu dünyada, orijinallik kavramı uzun zamandır yaratıcı başarının temel ve gerçek nedeni olarak görülüyor. Orijinallik dendiğinde akla doğal olarak tamamen benzersiz, tüm emsallere meydan okuyan çığır açan bir şey geliyor. Ancak daha yakından incelendiğinde şaşırtıcı bir gerçek ortaya çıkıyor: Dünyada aslında hiçbir şey orijinal değil. Özellikle tasarım odaklı düşünce zihin yapısı ile baktığınızda, özgünlüğün nerede başlayıp nerede bittiği ve orijinalliğin aslında büyük sanatçı ve yenilikçi şirketlerin hali hazırda yıllardır uyguladığı bir metodoloji ve bir yaratıcı sürecin sonucunda oluşan çıktı olduğunu anlıyorsunuz. Bir başka deyişle yaratılan bir eser veya inovatif ürün, aslında yaratan kişi veya ekibin bu konuda saatlerce yaptığı derin araştırmaların, gördükleri ve okudukları şeylerin bilinçaltında dönüşümü ve analiz ve sentezleri sonucu. Bu paradoksu çözmek için biraz daha detaylı bakalım:

Özgünlük Yanılsaması:

Özgünlük kavramı eşsizlik, benzersizlik olarak ifade edilse de, yaratılan her şeyin daha önce gelenlerden etkileniyor. Her fırça darbesi, bir sayfaya yazılan her kelime, bestelenen her ezgi, bizden öncekilerin attığı temeller üzerine inşa edilmiştir. İnsanlık tarihinin ve kültürel mirasın engin dokusundan ilham alarak bir anlamda bir bayrak yarışı sürdürüyoruz. Bu karmaşık etki ağında, gerçek özgünlüğün yalnızca bir yanılsama, birbirimize bağlılığımızı gizleyen bir serap olduğunu görüyoruz.

İlham İlmekleri:

Aklıma hiç orijinal bir fikir gelmiyor demek yerine, ilham ve etki kavramını bir bakalım. Bir halıdaki iç içe geçmiş iplikler gibi, çok sayıda kaynaktan ilham alıyoruz: sanat, edebiyat, müzik, doğa ve kolektif insan deneyimi. Her bir iplik, benzersiz bakış açımız ve yorumumuzla harmanlanmış geçmiş fikirlerin yansımasını taşıyor. Tüm bu etkenlerin birleşmesi sayesinde yeni kreasyonlar, yeni özgün fikirler, eser ve ürünler ortaya çıkıyor.

Sentezin Gücü:

Bu birbirine bağlı dünyada, gerçek sihir özgünlük arayışında değil, mevcut fikirleri, kavramları ve deneyimleri sentezleme yeteneğimizde yatıyor. İnovasyonun gelişmesi sentez eylemi yoluyla olur. Başlangıcından önce bağımsız olarak var olan çeşitli teknolojileri ve işlevleri sorunsuz bir şekilde bütünleştiren devrim niteliğindeki akıllı telefonu düşünün. Deha tamamen yeni bir şey yaratmakta değil, mevcut unsurları yeni ve dönüştürücü bir şekilde birleştirmekte yatıyor.

Geçmiş Üzerine İnşa Etmek:

Tarih, orijinallik için çabalamak yerine geçmişin üzerine inşa etme fikrini doğrulayan örneklerle dolu. Rönesans ustaları, eski teknikleri kendi sanat eserlerine dahil ederek klasik antik çağdan ilham aldılar. Bugün tanık olduğumuz bilimsel ilerleme, yüzyıllarca birikmiş bilgi ve keşifler üzerine inşa edilmiştir. Her nesil, fikirlerin gelişmesine ve yeni zirvelere ulaşmasına izin vererek, kendilerinden önce gelenlerin attığı temel üzerine inşa eder.

Kolektif Yaratıcı Mirası Kucaklamak:

Hiç bir şeyin yüzde yüz özgün olmadığını kabul etmek, bizi tamamen yeni bir şey yaratmaya çalışmanın yükünden de kurtarıyor aslında. İşbirliğini, empati ve fikir paylaşımını artırıp, kolektif mirasımızı iyi anlayıp kucaklayarak, yeni yorumların ve bakış açılarının yeşerebileceği bir yenilik atmosferi yaratabiliriz.

ChatGPT gibi AI dil modelleri, kitaplar, makaleler, görseller gibi mevcut verilerin üzerinde eğitiliyor. Bu nedenle, bu modellerin ürettiği çıktılar geleneksel anlamda gerçekten orijinal değil, mevcut bilgilerin bir sentezi ve yeniden birleştirilmesi olarak tanımlanmalı. Ben, yaratıcı sürecin ve sonunda ortaya çıkan özgünlüğün, bir insanın seneler boyu yaptığı gözlem, aldığı eğitimler, yaptığı pratikler, duyduğu şeyler, ilham aldığı insanlar, şirketler veya eserler, tecrübeleri ve yetkinliklerinin bir sonucu olduğuna inanıyorum. Bu açıdan ChatGPT gibi modellerin çalışma sistemini insan yaratıcılığına benzetiyorum. İnsan veya sanal zeka olsun fark etmez, girdilerin kalitesi, derinliği ne kadar iyi olursa çıktılar o derece anlamlı, yaratıcı ve özgün oluyor.

Sonsöz; biz insanlar hala yaratıcı düşünme, esneklik ve özgünlük gibi özelliklerimizle, bu çıktıları yorumlayıp geliştirebilen ve gerçek anlamda orijinal eserler üretebilen tek varlıklarız. Bu modeller, kaynaklardan aldıkları bilgileri sentezleyerek bize yeni bakış açıları sunabilir ve farklı keşiflere yol açabilir. Dolayısıyla, ChatGPT gibi AI dil modellerini birer araç olarak kullanırken, insan yaratıcılığının önemini göz ardı etmemek ve onları destekleyici bir rolle kullanmak büyük önem taşımaktadır.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: